23 Ocak 2014 Perşembe

EMMA



EMMA

Yazarı: Jane Austen

İngilizce Aslından Çeviren: Nihal Yeğinobalı

Yayınevi: Can Yayınları

Basım Yılı: 1. Basım - Aralık 2007, 2. Basım - Mart 2008

Sayfa Sayısı: 464


Emma'nın önce İngilizce'sini okumaya başladım. 
İngilizce kelime dağarcığım az gelişsin diye İngilizce bir roman alıp okumayı düşünmüştüm. 

Kitapçıda Emma'ya denk geldim, "Okurum ben bunu" dedim, aldım.


Bundan kısa bir süre sonra yakınlardaki bir kütüphaneye üye oldum. Orada da Emma'ya rastlamayayım mı? Türkçe Türkçe, oh mis. 

Türkçesini 2-3 günde bitirdim, İngilizce'si...mmm...eeee....acelem yok yaaa....


Ay ben bu Emma'yı bir sevdim, bir sevdim. 

Kitap aklıma geldikçe gülümsemek geliyor içimden.

Çok tatlı birşeysin, sen dev bir kedisin Emma. Kedi canını senin.


Öncelikle belirtmeliyim ki;

Klasikler beni çok etkiliyor.

En çok etkileyen tarafı yüzyıllar evvel yazıldığı halde bu kadar günümüze ait görünebilmeleri.
Ya yazarları son derece ileri görüşlü ya da insan ilişkileri hiç değişmiyor.

Emma'yı Jane Austen 1815'te yazmış. Tam 200 yıl önce. Ama okuduğunuzda hiç der misiniz "200 yıl öncesinin hikayesi" diye. Çok bugün. 

Austen'ın da olayı buymuş zaten. Kitap kapağından alıntılıyorum:

"...İngiliz romanının gündelik yaşamın sıradanlığı içinde sıradan insanları gerçekçi bir bakışla ele alan modern bir türe dönüşmesi Jane Austen'le gerçekleşmiştir. Austen, altı romanıyla, İngiliz toplumundaki orta sınıf yaşamını edebiyata yansıtmış, aile edebiyatının olanaklarını ortaya koymuştur. Austen'ın romanlarını 18. yüzyıl geleneklerinden çok, modernliğe yakın kılan da kadın kahramanları ile toplumsal çevreleri arasındaki gerilim üstünde yoğunlaşmalarıdır. Nükteli, gerçekçi ve her çağa seslenen üslubunun, böylesine ustaca anlatılan öykülerin ve böylesine güzel kurulmuş romanların verdiği doyumun yanısıra o modern yaklaşım da Austen'ın yapıtlarının günümüzde bile her türden okura seslenebilmesinin nedenlerinden biridir..."

Hayran kaldım.

Bu yetkinliğe hayran kaldım. İddiasız ama çok etkileyici. Sade ama göz alıcı.

Yaaa kitap çok iyiydi yaaa..


Emma'yı çok sevdim. Yazar da çok sevmiş. Emma'nın en sevdiği romanı olduğunu söylemiş. 

Austen'ın diğer kitaplarını okumadığım için bir kıyaslama yapamayacağım ama güzel bu roman gerçekten.

Kendimi daha önce hiç bir roman karakterine bu kadar benzetmemiştim. Çok kendimi gördüm Emma'da.

Akıllı olduğunu zannediyor, evet akıllı zaten de, yanılma ihtimali olabileceğini düşünmüyor, çok bilmiş. Yanıldığını anlayınca içten içe dev üzülüyor ama dışarıya çaktırmıyor.

Kibirli bir genç hanım kendisi. İnsanları küçük görebiliyor. Ama burnu havada bir küçük görme değil bu. Daha saygılı bir küçük görme. Çaktırmadan, sadece haddine uygun şekilde. İnsanlara toplum içindeki yerlerine göre davranıyor.

Kendince çöpçatanlık yapmaya çalışıyor ama her seferinde yanlış anlıyor. Arasını yapmaya çalıştığı insanlar meğer başkasını seviyor oluyor. O başkası da kendisi. 

Kendisine gösterilen sevgi gösterisinin, arkadaşına yapıldığını zannediyor. Hem de bir değil, iki değil.

Tek tek karakterlerden bahsedemeyeceğim. Hem çoklar, hem de çok güzeller. Benim az ve yetersiz anlatmalarım vallahi ayıp olur.

İleride, kendi adıma kitabın konusunu unutmayayım diye, şöyle kabaca birşeyler karalamak istiyorum.

Emma, hoş, güzel, zengin bir genç hanım. Babası hastalık hastası biraz. Pinpirikli ama sevimli bir adam.

Emma'nın ablası İsabella ve kocası Londra'da yaşıyor. İsabella'nın kocasının erkek kardeşi Mr. Weston, Emma'ların aile dostu.

Emma, kendisine göre alt sınıftan Harriet diye bir kızla arkadaş oluyor. Kız biraz safçana. Emma onu kendince eğitip asil bir kız yapmaya çalışıyor.

Çöpçatanlığı Papaz Mr. Elton ile Harriet üzerinde deniyor. Başarılı olacağını umuyor çünkü Mr. Elton da sevgi dolu karşılıklar veriyor ama Harriet'a değil, Emma'ya. Emma ise bunu ancak Mr. Elton açık seçik söylediği zaman anlıyor.

Emma, Mr. Elton'ın evlenme teklifini reddediyor. Mr. Elton bunun üzerine kasabadan uzaklaşıyor ve evli bir adam olarak geri dönüyor.Evlendiği kadın da ayyyy evlerden ırak. Görgüsüz, ucuz, basit şey. "İç dünyası"na tükürdüğüm. Tahammül edilemez derecede sevimsiz bir kadın. Iyykk.

Harriet, Emma'nın gazıyla Mr. Elton'un kendisini sevdiğini zannetmişti.

O arada mis gibi Mr. Martin'in teklifini reddetmişti. Emma, Martin'i Harriet'a layık bulmuyordu çünkü. Ama gayet de denklerdi halbuki. 

Emma'nın dadısı Mrs. Weston'ın, kocasının oğlu Frank geliyor kasabaya bir gün. Ondan biraz evvel de komşulardan Bates'lerin yeğeni Jane.

Ondan sonra kasaba bir şenleniyor.

Deli hikayeler. Deli aşklar. Deli yanlış anlamalar.

Yaa çok tatlılar ama yaaa.

İngiliz asaleti ile mahalle sıcaklığı bir arada.


Sonunda çok güzel bağlanıyor hikaye. Herkes mutluluğu buluyor.,

Romanın güzelliği ve zenginliği tabi ki sadece kitapta kalmamış. Kitabın filmi ve dizisi de var. İlk fırsatta izlemek için yanıp tutuşuyorum.

"Ödünç Alınan Kütüphane Materyalinin Geri Getirileceği Tarih"

Uçaktaki yol arkadaşım 

4 yorum:

  1. Emma benim en sevdiğim roman kahramanlarının en üstünde yerini aldı desem :) O bilmiş kız kendisini bana çok ama çok sevdirmişti. Nasıl tatlı bir kızdı. Ay yeniden okumayı istedim şimdi. Mini dizisini izlediniz mi? O da güzel ama kitap bir başka. Dizide Emma karakterinin derinliğini bulamıyorsunuz. Emma esasında çok derinliği olan bir karakter.
    Mr. Weston, Emma ya "sen bütün kusurlarınla seviyorum" böyle mi söylemişti? O cümleyi tekrardan yazarsanız sevineceğim. O sözler hiç aklımdan çıkmıyor. Ben de Emma nın tüm kusurlarına rağmen onu deli gibi sevmiştim.

    YanıtlaSil
  2. Diziyi izlemedim. Ama merak ediyorum, izleyeceğim bir ara.
    Kitabı ödünç olarak aldığım için herhangi bir satır çizme vesaire olmadan aynen iade ettim, o yüzden bahsettiğiniz cümlenin tam halini hatırlayamıyorum.
    Aynen ben de Emma'yı çok sevdim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben blogumda o sözleri yazmışım. Yazmışmıydım acaba diye bakınca fark ettim:)
      ."Şımarık büyüyen çocuklara artık eskisi kadar kızamıyorum, sevgili Emma. Şu anda tüm mutluluğumu sana borçluyken, onlara kızmam nankörlük olmaz mı?" Emma'nın yanıtı ise "Evet ama benim şansım vardı. Siz başkalarının beni şımartmasını dengelemeye çalışarak bana yardımcı oldunuz. Yoksa salt aklımla adam olabilir miydim? Hiç sanmıyorum." oldu. Mr. Knightley'i bu sözler üzerine cevabı "Seni göz bebeğim gibi sevmekle ancak kendime iyilik ettim ben.O kadar yakından ilgilenip seni olduğun gibi sevmemek elimde değildi, kusurlarınla falan. Kısacası eleştirecek bir sürü kusur bula bula, sana en azından on üç yaşından beri aşık olduğumu sanıyorum."


      Sil
  3. Evet, güzel gerçekten.
    Teşekkürler paylaştığın için.

    YanıtlaSil